kepenkleri indirmeye karar verdiğin zaman elde etmek istediğin veya vazgeçtiğin şey hakkında en ufak mantıklı yön bulamadığımı rahatlıkla itiraf edebilirim.
yatırım mı dersin buranın adına, meşguliyet mi, hobi mi, bilmiyorum; emek vermişsin, uğraşmışsın, parayla toplasan bir araya getiremeyeceğin yığınlarca insanın eğlencesine sunmuşsun.
derken günün birinde,
her şey gayet ama gayet rayında seyrederken,
hani, "mevzu kafasında peak yaptı da ondan vazgeçti belki"nin bence yakınında dahi bulunmazken
milletin götüne tekmeyi vurup siktir etme düşüncesi...
ve bu kompozisyonunun yanlarına, "hepiniz bir şekilde özel hayatlarınızda tanışıksınız, telefonlarınızı kaydettiniz, aranızda birbiriyle evlenenler bile oldu, buralara ihtiyacınız kalmadı," şeklinde kenar süsleri...
bi'kere benim özel hayatımda dön draper ve ymlac'la ne işim olur, insan bari bunu düşünürdü anasını satayım?
terkedip giden sevgiliye mektup yazmış gibi olmasın ama bir şeyi de bilmeni isterim. burası aktifken çok da kafaya takılır, saatlerce zaman harcanır bir mecra değil, olmamalı elbette... -da yanlış hatırlamıyorsam üye kaydını 2010'da yaptın bana galiba... günün birinde bir kez daha kilidi vurup gitmek istersen bilesin ki burada harcanan bir sürü cici zamana son derece ayıp edilmiş oluyor. ya da sadece kendi adıma konuşayım, benim için böyle oluyor.
most liked (1018)
-
chicqo
-
kim daha büyük yarışması
amk, 3 saat çevrimdışı olduk, çıkartıp sallamaya başlamışsınız. sizi kim kötü yola sürüklüyor böyle? çok kazım havalar sanki bunlar...
-
şl de sıfır çekip pancar çorbası tarifi vermek
afedersin de şampiyonlar ligi'nde sıfır çektik diye domalıp bütün sözlük üyelerine teker teker göt mü vereyim amk? tercih ettim, çorba tarifi verdim.
-
özerhisar ayranı
normalde ayran sevmem. sevmem demeyeyim de, içemem. uykumu getirir. misafirlikte falan teklif ettiklerinde direkt geri çeviririm. kafam onbeş dakikaya kalmaz küt diye düşer çünkü... eve dönüş yolunda uykulu uykulu araç sürmek de ızdıraba döner.
ama bu özerhisar başka. öyle böyle değil. abartılacak kadar var. normalde standart 1 litre ayran 10-12 lira civarlarında. bu özerhisar'ın ise 245 ml'liği 10 lira. heryerde de bulunmuyor meret. çocukluğuk yıllarımızda büfecilerde bir camlı soğutucu dolap olurdu hani? içinde kola mola bir sürü ıvır zıvır dururdu. işte o dolapta camı terlemiş pırıl pırıl küçük bir ayran şişesi de vardı hani? işte o ayranın tadı, bu ayranın tadı.
10/10 -
frante
bunu bilerek yapıyorsunuz, değil mi? etraf hareketlensin diye? hanginizin feyki bu? ymlac senin mi, yoksa diko'nun mu? ya artık gerçekliğin dışarılarında geziniyorsunuz hanginizin halt yemesiyse... yorulmadınız mı oğlum? ulan hepimiz yaşlandık, ettik, bu afacanlığı kaldıracak bünye yok bizde, yeter ulan? aaa... üstüme iyilik sağlık...
-
erkeklerin giyim tarzına müdahale etmek
bizim klasımızdan kimse şüphe etmeyecek.
image
giyinmenin de en iyisini biz biliriz. -
çipura
başlığı şimdi gördüm.
şimdi bu çok kıymet verdiğim bir balık değil. levrek gibi bu da çok kılçıklı. kılçığını alalım derken yarısını atıyorsun balığın. o nedenle tercih nedeni değil. deniz çipurası değilse hiç değil. ancak illa yapılacaksa bir yaklaşım açısı var.
balık olduğundan kızartma, tava ya da fırın çok bir şey değişmez. az biraz pişirdin mi hazır zaten. buraya çok müdahale edemem. ancak üzerine ederim. ve bu olağanüstü basit sosla ner'den geldiğinizi şaşırırsınız.
ara bilgi olarak şunu söyleyelim, balığa limon sıkılmaz. belki ertesi güne kalan balıklara. bunun istisnası vereceğim sos tarifi.
şimdi bunun için sade yağ hazırlamamız gerekiyor önce. tereyağını çok kısık ateşte eritiyoruz. eriyince üzerindeki beyaz köpüğü tamamen topluyoruz. bu yağın bünyesindeki süt protein falan fişman. geriye sapsarı yağ kalacak. bu kalsın.
bir tasa iki limon sıkalım. ve bunu ocağın üzerine koyalım. karıştıra karıştıra pişirelim bunu. kaynamadan ocaktan alalım. içine sade yağı dökelim. onun da üzerine bir demetin 8'de 1'i ince kıyılmış dereotu. ve karıştır.
bu sosu fırından yeni çıkan sıcak balığın üzerine döküyoruz.
mis. -
zeytinyağı
skandal fiyat. ama hata sizde. marketten zeytinyağı almanın bedelini ödüyorsunuz.
hasat sonrası küçük üreticiler tariş'e gidip zeytinini sıktırır. tariş oracıkta yağın kalitesine (asit oranına) göre üreticinin yağına fiyat biçer. kimisi alır yağını gider, kimisi de tariş'e verir. tariş bu yağları toplar ve ondan bundan şundan toplanan yağlar nihayetinde süpermarketlerde gördüğünüz zeytinyağı olarak karşınıza gelir.
zeytinyağı işinde son yıllarda çok fena çakallıklar dönmeye başladı. çok çok uzun konular, hangi birinden bahsetsem bilemiyorum. yağını kanola yağıyla karıştıran mı dersin, aromayı vurgulamak için ekstra koku ilave eden mi dersin, normalde asla yağının sıkılmaması gereken yere düşen zeytinden yağ sıktıran mı dersin. yığınla mevzu var yani...
kafa sikmeden işin önemli kısmına geliyorum.
1. asla ama asla marketlerden/süpermarketlerden zeytinyağı almayın. isterse dünyanın en kaliteli yağı olduğu iddia edilsin. hemen şişenin arkasını çevirin. asit oranı yazıyor mu, bakın. yazmıyorsa zaten çöptür. yazıyorsa ve "2,0 aside kadardır," şeklindeyse yine çöptür. şu asit oranına kadardır, bu asit oranına kadardır yazanların tamamı çöptür. sağdan soldan toplamadır. kadardır yazmayacak. neyse o yazacak. üç'se üç, beş'se beş. afaki konuşmasınlar.
2. yağın şişesi açık renkli ve plastik olamaz. koyu renkli ve cam ya da teneke olmak zorunda. yağın güneş ışığı görmemesi lazım. bu durum yağın dandikliğini en basit şekilde anlayabileceğiniz yöntem. edremit'teki hiç bir düzgün üretici yağ siparişinizi size plastik şişede göndermez. adamı sikerler.
3. yağın asit oranı maksimum 0,5-0,6 civarlarında olmalı. bunu sorun. bazısı dizem bazında yanıt verir. o da 0,5-0,6 değil, 5-6 dizem şeklinde denir. soğuk sıkım sızma zeytinyağı bu oranın üzerine çıkamaz.
4. taş değirmende sıkılan yağı almayın. her ne kadar geleneksel yöntem olup daha klas olsa bile gereken hijyeni asla sağlayamazlar.
5. bu sezonun yağ fiyatları 80 lira değil. ağır şekilde sikmeye çalışıyorlar. zaten marketleri gezdiğimde görüyorum. siktir boktan yağların fiyatları birinci sınıf yağlardan daha pahalı. asla almayın. bu sezon üst kalite soğuk sıkım zeytinyağının litre fiyatı 50-55 lira. tabii bu 5'lik teneke baz alınarak böyle. bir litrelik cam şişelerde alınacaksa maliyet artar.
kaynak: elbette ki sir olly. bir müddettir doğal gıda ürünleri ticareti yapıyorum. zeytin ve zeytinyağı da başı çekiyor. rica ederim. tıss hıss... -
menemen
2010 yılından bugünedir bir takım sosyal medya platformlarında üyeliklerim var, bunların menemen'le ilgili başlıklarına girip kitleleri aydınlatmaktan bezdim yeminle... yıl olmuş 2022, daha menemen'in bile nasıl yapılması gerektiğinden bi'haber insanlar var? ulan bilmeyeni geç, bir de biliyormuş gibi kıymalı olur diyen var bak bak bak!.. yok antrikotlu olur amk daha neler...
bu mevzuya tek seferde ışık tutup konuyu kapatmak istiyorum.
menemen nedir, nasıl olur?
öncelikle menemene kıyma atarsanız, kıymalı menemen olur onun adı. sucuk atarsanız ise, sucuklu menemen. kaşar döküp böyle sicim gibi uzatanlar vardır. samsun'un meşhur çakallı menemenidir bu. bir menemen çeşididir. ancak menemen değildir. böyle böyle uzar bu liste. menemenin içine ne koyuyorsanız başına da onun ismini ekleyin. ancak rica ediyorum saçmasapan tariflerinizle götünüzden menemen uydurmayın.
burada soğan mevzusuna da değinmek gerekir elbette... dünyaca ünlü bir düşünürü bu konuyla ilgili çok net bir yorum yapmış aslında: "menemen vardır, bir de soğansız menemen vardır," şeklinde. bizlere düşen görev bu tip yaklaşımlara hürmet etmektir. düşünür, kitabe gibi bırakmış onu oraya öyle... yılların pilavını ketçapla yeme geleneği getirenler gibi menemen'i de piç etmeyelim. ek not olarak, soğansız menemen'i de bebeklerinizin önüne mama niyetine koyabilirsiniz.
gelelim menemen'in gerekliliği hususuna. yukarıda bir takım yeni gelinlerin menemen'in gereksizliği hususuna temas ettiği skandal yorumları gözlemliyorum: menemen'siz pazar kahvaltısı boşanma sebebidir. yanısıra pazar kahvaltısı menemeni, bir erkek aşçı yemeğidir. kendisini ayık olmaya davet ediyorum.
şimdi ne yapılması gerektiğini anlatacağım.
tamamı orta boy olmak üzere; bir soğan, iki diş sarımsak, iki domates, iki tarla biberi (çarlistonla olmaz o işler) ve iki yumurta. menemen bunlarla yapılır.
öncelikle soğanı küp küp doğruyoruz ve ocakta otuz-otuzbeş saniye kadar ısınmış zeytinyağının içine atıyoruz. üzerine parmağın ucuyla (böyle minnacık) toz şeker. azıcık çevir. üstüne çay kaşığının ucuyla tuz. az olsun. yine tuz koyacağız. soğanlar pembeleşmeye başlamadan az evvel ince ince kestiğimiz sarımsakları atıyoruz. (sarımsakları geç atıyoruz ki yanmasın. ayrıca rendelenmemesi daha cici olur.) azıcık çevirdikten sonra oda sıcaklığında beklemekte olan tereyağından yarım yemek kaşığı atıyoruz. yağ eriyene kadar bekliyoruz. eridikten sonra hafifçe çevirip kabuklarını soyduğumuz domateslerden tekini rendeleyerek, diğerini ise küp küp doğrayarak içine atıyoruz. küp küp doğradığımız domatesler biraz irice doğranmışsa çok şık olmuştur. üzerine yine çay kaşığının ucuyla tuz ekliyoruz. birkaç dakika bu şekilde bekliyoruz. sonrasında biberleri de büyük büyük dilimleyerek içine ekliyoruz. her seferinde yaptığımız gibi bir kez daha çay kaşığının ucuyla tuzumuzu ilave ediyoruz. ve domatesler suyunu iyice çekene kadar bekliyoruz.
son aşamada yumurtaların beyazını ve sarısını ayrı ayrı yerlere alıyoruz. önce beyazları tavaya atıp çok az bir süre bekliyoruz. üzerine sarıları döküyoruz. yine bir çay kaşığının ucu tuz ve çok çok az; belki iki, belki üç kere çevirip, yumurtaları diğer malzemelerle azıcık kaynaştırarak ortaya kırmızıdan turuncuya dönmek üzere olan bir renk çıkartıp bırakıyoruz.
menemen'in üzerine de gerekliyse şayet pul biber dışında başka bir şey dökmüyoruz.
nokta -
parliament mavisi sözlükten uçurulsun kampanyası
dondraper moderatör olursa üç güne kalmaz alayımız tutuklanırız amk. istemem bunu.
-
çay katılır mı dökülür mü yoksa konulur mu
katılmak fazlasıyla geleneksel. istanbul'a 15 sene evvel göç etmiş kırşehirli gibi, hiç şık değil bence... dökmek ise fazla trakya... arnavut göçmeni, bulgar göçmen, boşnak göçmeni falan... çayı dökmek tabirini işittiğim zaman buram buram mercimek köftesi+kıvırcık kokusu alıyorum. bu da bence ilerici bir yaklaşım açısı değil. konmak diye bir tabir ise yok. kuş mu bu konsun? yanlış yazılmış sanırım. koymak olsa gerek? evet bu arada, "bir fincan çay koyar mısın şekerim," ibaresine baktığımızda son derece batı yanlısı, medeni, modern ve elitist havayı şakkadanak seziyorum. doğrusu koymak olmalı.
not: görüşlerim naçizane kendi bakış açılarım dahilindedir. -
pancar çorbası
daha kısa.
-
ama bizim uefa kupamız var
don draper'a ve parli'ye ziyarete gittiğimde zat-ı alime ikram edilen bir çay fincanı nescafe'nin ebatından memnun olmayıp, "kardeşim ne bu böyle minnacık, paranız mı yok kupa almaya," şeklindeki soruma karşılık, "hayır yok," denilmesine müteakip ardına iliştirilen cümle bu.
insanın misafir olası gelmiyor gerçekten... -
bakla
benim dışımda yapan kim olursa olsun yemem. bunun ben yemeğini değil, sanatını yaparım. gündemim çok yoğun. çok yoğun programım var. buna da uygun bir anda değinirim.
-
kuzu etli nesquik
bir diyarbakır yemeği.