kepenkleri indirmeye karar verdiğin zaman elde etmek istediğin veya vazgeçtiğin şey hakkında en ufak mantıklı yön bulamadığımı rahatlıkla itiraf edebilirim.
yatırım mı dersin buranın adına, meşguliyet mi, hobi mi, bilmiyorum; emek vermişsin, uğraşmışsın, parayla toplasan bir araya getiremeyeceğin yığınlarca insanın eğlencesine sunmuşsun.
derken günün birinde,
her şey gayet ama gayet rayında seyrederken,
hani, "mevzu kafasında peak yaptı da ondan vazgeçti belki"nin bence yakınında dahi bulunmazken
milletin götüne tekmeyi vurup siktir etme düşüncesi...
ve bu kompozisyonunun yanlarına, "hepiniz bir şekilde özel hayatlarınızda tanışıksınız, telefonlarınızı kaydettiniz, aranızda birbiriyle evlenenler bile oldu, buralara ihtiyacınız kalmadı," şeklinde kenar süsleri...
bi'kere benim özel hayatımda dön draper ve ymlac'la ne işim olur, insan bari bunu düşünürdü anasını satayım?
terkedip giden sevgiliye mektup yazmış gibi olmasın ama bir şeyi de bilmeni isterim. burası aktifken çok da kafaya takılır, saatlerce zaman harcanır bir mecra değil, olmamalı elbette... -da yanlış hatırlamıyorsam üye kaydını 2010'da yaptın bana galiba... günün birinde bir kez daha kilidi vurup gitmek istersen bilesin ki burada harcanan bir sürü cici zamana son derece ayıp edilmiş oluyor. ya da sadece kendi adıma konuşayım, benim için böyle oluyor.
most favorited (916)
-
chicqo
-
kim daha büyük yarışması
amk, 3 saat çevrimdışı olduk, çıkartıp sallamaya başlamışsınız. sizi kim kötü yola sürüklüyor böyle? çok kazım havalar sanki bunlar...
-
özerhisar ayranı
normalde ayran sevmem. sevmem demeyeyim de, içemem. uykumu getirir. misafirlikte falan teklif ettiklerinde direkt geri çeviririm. kafam onbeş dakikaya kalmaz küt diye düşer çünkü... eve dönüş yolunda uykulu uykulu araç sürmek de ızdıraba döner.
ama bu özerhisar başka. öyle böyle değil. abartılacak kadar var. normalde standart 1 litre ayran 10-12 lira civarlarında. bu özerhisar'ın ise 245 ml'liği 10 lira. heryerde de bulunmuyor meret. çocukluğuk yıllarımızda büfecilerde bir camlı soğutucu dolap olurdu hani? içinde kola mola bir sürü ıvır zıvır dururdu. işte o dolapta camı terlemiş pırıl pırıl küçük bir ayran şişesi de vardı hani? işte o ayranın tadı, bu ayranın tadı.
10/10 -
frante
bunu bilerek yapıyorsunuz, değil mi? etraf hareketlensin diye? hanginizin feyki bu? ymlac senin mi, yoksa diko'nun mu? ya artık gerçekliğin dışarılarında geziniyorsunuz hanginizin halt yemesiyse... yorulmadınız mı oğlum? ulan hepimiz yaşlandık, ettik, bu afacanlığı kaldıracak bünye yok bizde, yeter ulan? aaa... üstüme iyilik sağlık...
-
çipura
başlığı şimdi gördüm.
şimdi bu çok kıymet verdiğim bir balık değil. levrek gibi bu da çok kılçıklı. kılçığını alalım derken yarısını atıyorsun balığın. o nedenle tercih nedeni değil. deniz çipurası değilse hiç değil. ancak illa yapılacaksa bir yaklaşım açısı var.
balık olduğundan kızartma, tava ya da fırın çok bir şey değişmez. az biraz pişirdin mi hazır zaten. buraya çok müdahale edemem. ancak üzerine ederim. ve bu olağanüstü basit sosla ner'den geldiğinizi şaşırırsınız.
ara bilgi olarak şunu söyleyelim, balığa limon sıkılmaz. belki ertesi güne kalan balıklara. bunun istisnası vereceğim sos tarifi.
şimdi bunun için sade yağ hazırlamamız gerekiyor önce. tereyağını çok kısık ateşte eritiyoruz. eriyince üzerindeki beyaz köpüğü tamamen topluyoruz. bu yağın bünyesindeki süt protein falan fişman. geriye sapsarı yağ kalacak. bu kalsın.
bir tasa iki limon sıkalım. ve bunu ocağın üzerine koyalım. karıştıra karıştıra pişirelim bunu. kaynamadan ocaktan alalım. içine sade yağı dökelim. onun da üzerine bir demetin 8'de 1'i ince kıyılmış dereotu. ve karıştır.
bu sosu fırından yeni çıkan sıcak balığın üzerine döküyoruz.
mis. -
şl de sıfır çekip pancar çorbası tarifi vermek
afedersin de şampiyonlar ligi'nde sıfır çektik diye domalıp bütün sözlük üyelerine teker teker göt mü vereyim amk? tercih ettim, çorba tarifi verdim.
-
çay katılır mı dökülür mü yoksa konulur mu
katılmak fazlasıyla geleneksel. istanbul'a 15 sene evvel göç etmiş kırşehirli gibi, hiç şık değil bence... dökmek ise fazla trakya... arnavut göçmeni, bulgar göçmen, boşnak göçmeni falan... çayı dökmek tabirini işittiğim zaman buram buram mercimek köftesi+kıvırcık kokusu alıyorum. bu da bence ilerici bir yaklaşım açısı değil. konmak diye bir tabir ise yok. kuş mu bu konsun? yanlış yazılmış sanırım. koymak olsa gerek? evet bu arada, "bir fincan çay koyar mısın şekerim," ibaresine baktığımızda son derece batı yanlısı, medeni, modern ve elitist havayı şakkadanak seziyorum. doğrusu koymak olmalı.
not: görüşlerim naçizane kendi bakış açılarım dahilindedir. -
pancar çorbası
daha kısa.
-
ama bizim uefa kupamız var
don draper'a ve parli'ye ziyarete gittiğimde zat-ı alime ikram edilen bir çay fincanı nescafe'nin ebatından memnun olmayıp, "kardeşim ne bu böyle minnacık, paranız mı yok kupa almaya," şeklindeki soruma karşılık, "hayır yok," denilmesine müteakip ardına iliştirilen cümle bu.
insanın misafir olası gelmiyor gerçekten... -
yaş ortalaması 35 lan bu sözlüğün
şöyle bir sorun var. e.h.kromozom 12 sene sonunda 30 yaşında olduğunu söylüyor. diğer taraftan geçenlerde ufaktefek, kendisi ve juliet'in 24 yaşında olduğunu belirtmişti. buna göre;
ufaktefek ve juliet'in 12 sene önce sözlüğe üye oldukları yaş kaçtır? -
boz
bizim şirin'in anası var ama biraz sıkıntılı bir tip. julietvari bir aristokrasisi var ne yazık ki... cesetleri var sağda solda.
-
boz
kedinin arkasındaki lgbt bayrağı mı? parli'nin kedisi miydi bu?
-
harry potter vs lord of the rings
dondraper, marlboro, japon, parliament. bu dörtlü biraz üzülecek. aşçılığa merak saldım. kısır görüyorum, nar ekşisi görüyorum, abi lütfen yapma görüyorum.
görüşeceğiz sizle. rahat olun gençler. -
yemek tarifi
olmaz. tereyağını cosss diye attıysan tava kızgın. o nedenle yavaş yavaş erimez. mantık hatası var. belli ki mutfaktan anlamıyorsun efendilerin efendisi hera efendi. ayrıca tereyağını tek başına atarsan muhtemelen yanar. bunu ancak biz yakmayız. sen yakarsın.
misal bak hemen anlatayım. böylesini başka yerde bulamazsın.
şimdi önce bir dilim antrikot al eline. kalınlığı 1,5-1,75 santim civarı olsun. bunu önce dışarıda bırak. oda sıcaklığında kalsın. iyice gevşesin. yaysın, yayılsın. üzerine dokunduğun zaman elin içine girsin. pamuk gibi bir şey olsun.
al şimdi döküm tavanı. en büyük ocağın hangisiyse yak altını. tavayı üstüne koy. kökle altını. boş boş yansın tava. üstünden dumanlar çıkmaya başlasın. elini tavanın üstüne yaklaşır. dörde kadar say. dört dediğinde elini üzerinde tutamayacak kadar sıcaksa olmuş demektir. çok az zeytinyağı koy. ısı geçirgenliği daha az oluyor diye diğer sıvı yağları önerirler ama sen beni dinle, onları sikleme; zeytinyağı koy. iki-üç dak'ka da öyle kalsın.
şimdi bak. döküm tavayı kafanda dört eşit parçaya böl. sol üst, sağ üst, sağ alt, sol alt. eline de telefonun kronometresini al. hazırla. zeytinyağını da dökmüştün, cayır cayır yanıyor bak tava? başlıyoruz?
eti hiçbir şekilde soslamamıştın. çıplak et. sadece kaya tuzu serp, o kadar. et tuzlanınca sert kalmaz, korkma.
tavanın sol üstüne cosss diye bırakıyorsun. kronometreyi çalıştır. tam 1 dakika orada kalacak. hiçbir şekilde dokunma. kesinlikle ellememen lazım. cozur cozur sesini duyacaksın etin. etin yüzeyi tavaya eşit oranda değsin diye bastırmak falan asla ama asla yok. suyunu saçarsın bak! hiç ellemiyorsun. bir dakika dolar dolmaz al eti. etin altına baktığında tavanın çizgileri yanlamasına bir şerit çekmiş olacak ete. şimdi eti tam 90 derece açıyla sağ üst tarafa at. tam 1 dakika boyunca da burada kalacak. sol tarafa enine atmıştın, sağ tarafa da boyuna atıyorsun eti. aynı yüzeyi. süre bitince al hemen.
ön yüzey bitmeden arkaya geçmiyorsun. geliyoruz etin arka yüzeyine. ön yüzey bitti. sağ alt tarafa at şimdi de 1 dakika boyunca. ve 1 dakika dolduktan sonra da bu sefer boyuna sol alta yine.
neden böyle yaptık? çünkü tavanın ısı kaybeden yerlerinde zaman kaybettirmedik ete.
bak, toplam 4 dakika oldu. sen şu ilk entriyi yazmışsın ya? ondan bile kısa sürede eti mühürledin. aslında böyle de yersin ama yetmez! on numara et yedireceğim sana!
şimdi bu kızartma işlemiyle uğraşmadan evvel fırını aç. 60 dereceye ayarla. ısınsın iyice. ondan sonra bu kızartma işlemine başlarsın. kızarınca da at fırının içine. böylelikle ne olacak? etin gevşeyip yavşak yavşak yayılmasına müsaade etmeyeceğiz. fırının ısısıyla birlikte suyu etin içindeki tüm hücrelere eşit oranda dağılmış olacak.
şimdi biz burayı boşverelim.
döküm tavanın altı hala yanıyor. işte şimdi at ona tereyağını. cosss etsin. bir paket tereyağının üç'te bir'i kadar tereyağından bahsediyorum. üzerine biberiye dök tereyağının... ve 10-15 diş sarımsak at. öyle dilim dilim yapma. kabuklarını soy, bütün bütün içine bırak.
sen bunları yapana kadar 2-3 dakika kaldı et fırında. al eti şimdi. at tereyağının içine. kaşık al bir tane de? tereyağının suyunu alıp alıp etin üzerine döküyorsun. yıkıyorsun eti tereyağıyla... şarıl şarıl yıka. iki dakika kadar da bir ters bir düz burada oyna? al sonra tabağa... biberiyeler üzerine yapışık kalsın. tereyağında kızaran sarımsakları da al tabağına. ekmek at tavanın içine. tavada kalan yağı da o çeksin. al onları da... doooğru sofraya. -
arkadaşlar
seviyorsan git konuş bence.