abi lisede edebiyat dersinden kalan tek kişi benim. nasıl dalga geçtiklerini anlatmama gerek yok sanırım. benden fazla bir şey bekleme o yüzden.
-
-
beni çok özlemiş.
bir kez ankara'da görüşme fırsatı yakaladım diye seviniyordum, aradığımda "bilader çukurambar mahallesini güzelleştirme derneği toplantısı var , başka zaman artık" diyerek kibarca beni red etmişti.
bir daha da fırsat olmadı, ankara'ya gitmedim çünkü ankara yarrak gibi bir şehir, sik gibi bir coğrafya.
saygılar. -
abi dışarı çıkacağım sonra görüşürüz dediğimde, ayaz var arkana kalın bir şeyler al diye uyaran abimiz. soğuk almamı istemiyor düşünceli abimiz. kaldı mı böyle abiler?
-
abi onu bunu boşver de ankara'ya gelirsem şırdan ısmarla bana ya. canım çok çekiyor yeminlen. he bi de dönüş biletimi alırsan sevinirim. mümkünse kanat önü olsun.
-
tanim : canim abim.
abicigim bir gece vakti beni ozleyen biri var mi acaba diye dusunurken senin ve corum prensinin yazilarini gorup hemen geldim. -
sözlüğün maaşlı çalışanı.
-
daha evli bile değilim. bir toplaşmaca var. juliet davet etmişti beni oraya. yoksa bunların alayının tipini sikeyim, ne işim var amk? o gün de yine yanlış hatırlamıyorsam eşimin ailesi beni yemeğe çağırmış. üstüme kravat ve ceket geçirdim ki işten geldiğim belli olsun, kayınpeder gördüğünde adam zannetsin diye... beni ner'den bilsin kötüsözlük ahaliyle gecenin onikisinde beşiktaş'ta bir kokoreççide buluşmaya gidecek?
neyse...
saat oldu on-onbir. ben hanımın evinden çıktım.
juliet efendiye dedim, "saat ahan da şu bu oldu, daha ümraniye'deyim, benim beşiktaş'a gelişim, en az oniki!"
yok illa gel. neymiş efendim? hayyam efendi, diko falan oradaymış da bana biad edeceklermiş bilmem ne... "aman efendim? çok da önemli şeyler değil ki bunlar," dedim, dinletemedim.
bi'gittim gece oniki'de takım elbiseyle, kokoreççi'de bunlar! koskoca adamlar taburelere çömmüş, kıçkıça oturuyorlar. lan bari dürümcü'de oturaydınız? insan utanır gerçekten... onların yerinde olmak istemezdim. benim gibi müthiş klas bir beyefendi gördükleri için nasıl da rencide olmuşlardır. hem de beşiktaş'ta, hem de sapına kadar beşiktaşlı!
neyse... saat olmuş o saatler, bunlar çok oturmadı tabii... diko hususunda yanılmıyorumdur sanırım? eğer o cam kenarında gördüğüm don draper değilse muhtemelen diko'ydu. belki de ymlac'tır; nihayetinde hepsinin berberi aynı, bilemedim.
çıktık, hayyam beşiktaş meydanı'nda cazır cuzur pırt yaptı falan... böyle son derece doğal yani... zannedersin herif kırk yıldır beşiktaş meydanı'na sıçıyor. öyle rahat... artık kokoreççi'de ne içtilerse?..
nihayetinde dikocuğuma dair anım bu... oysa tabii... -
oha, bravo, nokta atış. 96 değil, 97.
-
abi nereye gidiyorsun, daha ikili plase ve altılı tahminlerini alacaktık. burada kandırılacak hatun kalmaması konusunda haklısın bak. çoğu ya evlendi ya da hayattan ümidi kesti. şayet reklam verip yeni avlar çekersek kalır mısın, ona göre bir facebook reklamı işini görür diye tahmin ediyorum. yine de sen bilirsin, bence gitme ama :/
-
abi tsubasa geldi aklıma sabah sabah. şey ya bu japon çizgi filminde niye çekiç gözlü değil de patlak gözlüler? japonlar gözlerini beğenmemektedir?