rte talimatıyla bazı şehirlerde başlatılan uygulama. bazı belediyeler de böyle bir uygulama yapmayacaklarını beyan etti. toplatılmalı diyenler ve karşı çıkanlar birbirine girdi. süslü sözlükte bu mevzu üzerinden çıkan tartışmalarda kan gövdeyi götürüyor. karşılıklı beddualar falan çok fena. panter emeller beni parçalar diye hiç bulaşmadım.
aşırı hayvanseverlik ve delilik arasında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. sokak hayvanları bir sorundur, çözüm üretilmelidir ama bu çözüm sokaktan eziyet ederek hayvan toplamak, ölüme terk etmek falan değil. bu konuda ciddi bir ön hazırlık yapılmalı ve harekete geçilmeli. iyi bir planlamayla 4-5 seneye belki sorun çözülür. ama yapılmayacaktır.
benden uzun köpekler var bizim mahallede, korkuyorum valla. sadece insana zarar verme ihtimali için değil, sokak şartlarında iyi olmamaları da problem. caddede her gün kedi eziliyor. çarpanların çoğu dönüp bakmıyor bile. hal böyleyken hayvanların yeri sokaktır demek de akıl dışı geliyor bana. bu ülkede hiçbir iş düzgün yapılmıyor, bu konuda da işe yarar adımlar atılacağına inancım yok açıkçası.
sözcü yazımdan..
-
-
osmanlı'dan beri çözülememiş bir sorundur.
istanbul'a gelen avrupalı seyyahlar, sokak köpekleri karşısında duydukları şaşkınlıktan eserlerinden sıklıkla bahsetmişler. hatta chateaubriand istanbul'u üç şeyle tanımlamış; ıssız sokaklar, tekerleksiz arabalar ve sokak köpekleri.
köpeklerin sokaklarda yaşaması, doğunun geri kalmışlığının sembolü olarak kabul edilmiş. zira avrupa'da meşhur veba salgınından beri sokaklarda yaşayan hayvanlara pek iyi bakmıyorlar dolayısıyla köpeğin sokakta sürü halinde yaşaması, doğurması onların nezdinde bir geri kalmışlık olarak görülüyor.
bazıları da bu durumdan övgüyle bahsetmiş. mesela fransız seyyah jean de thevenot köpekler ile insanlar arasında bir işbirliği olduğunu ve köpeklerin insanlar tarafından beslenip mahalleleri, sokakları koruduğunu anlatmış. hatta bazı zenginlerin vasiyetnamelerine köpeklerin beslenmesiyle ilgili maddeler eklediğini belirtir seyahatnamesinde.
gerçekten de o dönemin istanbulunda böyle bir durum var. köpekler sokaklarda boşu boşuna bulunmuyor. insanlar köpekleri besliyor, köpekler de insanları koruyor.
osmanlı'nın sorunlu batılılaşmasının bedelini ilk ödeyenler de köpekler oldu. 17.yüzyıldan itibaren, makam mevki sahibi olanların yaptığı ilk iş bu köpeklerle uğraşmak oldu.
istanbul'da 1910 yılına kadar sayısız köpek sürgünü oldu. ama 1910 yılındaki hayırsızada olayı aralarında en zalimane olanıdır.
istanbul şehremini suphi bey, 80.000 kadar köpeği vapurlara doldurup tek damla su bulunmayan hayırsızada'ya bıraktırdı. gerçekten zalimane bir olaydır, zira yemek bulamayan hayvanlar sonunda birbirlerini yemeye başlamışlar. ulumalarının bütün anadolu yakası kıyılarından duyulduğu söylenir.
konuyu detaylı bir biçimde merak ediyorsanız izleyebilirsiniz;
olayın tarihi seyri böyle. gelelim günümüze.
köpek, doğada kendi başına evrimleşmiş bir canlı değil. insanlar kurtların en uysallarını evcilleştirerek, yapay seçilim yoluyla bu türü yaratmışlar. dolayısıyla bu türün insandan bağımsız bir doğallığı yok. yani hayvanları toplayıp ormanlara bırakmak çözüm değil, tam aksine o zaman da yaban hayatını tehdit ediyorlar.
bu hayvanların sokakta yaşamaları da çözüm gibi gelmiyor bana. hem insanlar hem de köpekler için tehlikeli bir durum yaratıyor. hayvanları lokanta artıklarına mahkum edip şişmanlattıktan sonra sokaklarda yalnız bırakmak pek makul ve vicdani bir şey gibi gelmiyor.
bu durum insanlar için de tehlikeli. çünkü kendilerini güvende hissetmiyorlar, haliyle saldırganlaşabiliyorlar.
bence bu konuda en iyi çözüm, barınakların koşullarının iyileştirilmesi ve köpeklerin rahatlıkla yaşayabileceği yerler haline getirilmesi olur. burası hayvanlar için toplama kampı olmaktan çıkarılıp rehabilitasyon merkezine dönüştürülebilir. daha önce besleyenler bilirler, sokaklar bu hayvanlara gerçekten iyi gelmiyor. açık hava bakım merkezleri kurularak, kontrollü bir şekilde bakımları yapılabilir ve rahat yaşamaları sağlanabilir.
aynı şekilde, sokak köpekleri için kimlik çıkarılarak, bakımları belli kişiler tarafından üstlenilebilir. örneğin, bir sokağın esnafı sokaktaki beş tane köpeği besliyorsa bunların barınmalarından da sorumlu olmalı. alüminyum kapta makarna verdikten sonra bırakmak gerçekten ne insanlar ne de köpekler için çözüm değil.
bu konuda ne yazık ki zalimane ve popülist yaklaşımlardan başka bir şey geliştirilemiyor. ya toplayıp itlaf ediyoruz ya da kontrolsüzce ortalığa salıyoruz. ama hem insanların hem de köpeklerin sağlığı için geliştirilmesi lazım. -
malatya'nın en nezih semti'nden sonrasını okumadım.
-
bak sabah 5'te servise binmek için 10 dakikalık yerde bana saldırdılar yine. benzinliğe attım kendimi. nerde biliyor musunuz malatya'nın en nezih semtinde. full beyaz yakalı ve üstü. eniştem eml mezunu pek bilmesede onların arasında oturuyor işte. sorsan gömlek mi o der. yani diyeceğim sokaklar boşken bunlar vahşileşiyor amk. kurttan farkı şehirde olmaları. olmaz arkadaş olmaz. bunların yeri şehir değil.
-
medeni ülkelerde sokakta köpek olmaz. o sözde hayvanseverleri büyükçekmece'de bi iki mahalleye sokayım bakalım sevgileri kalacak mı? bunlar kendi bölgelerine giren yavancılara saldırıyor. kaç kere bana saldırdıklarını hatırlamıyorum.
çare itlaf. -
--spoiler--
istanbul, malum, dört ayaklı mahluklarının adedi her zaman için yüksek olan şehirdi ve taaa bizans'tan beri bu böyleydi... köpek nüfusundaki artış bazı zamanlarda patlama halini alınca yönetimler çare bulmaya çalıştı, bulunan çare genellikle köpekler için bir ''toplama kampı'' yapılması oldu ve kamp marmara'nın ortasındaki hayırsızada'da kuruldu. istanbul köpekleri ilk toplu sürgünlerinden birini 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, ikinci mahmud zamanında yaşadı. hükümdar istanbul'da ne kadar köpek varsa yakalanıp adaya gönderilmesini buyurdu, birkaç gün boyunca şehirde belki de tek bir hayvan kalmadı ama istanbullulardan hiç beklenmeyen tepkiler yükseldi: halk ''hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir, başımıza iş açılır, köpekleri orada bırakmayalım'' diye homurdanmaya başlayınca hayırsızadaya'daki sağ kalan köpekler yeniden teknelere konup istanbul sokaklarına salındı. ama uğursuzluk da geldi: mısır valisi kavalalı mehmed ali paşa'nın oğlu ibrahim paşa'nın ordusu kahire'den kalktı, kütahya'ya kadar girdi... mısır askerleri, bursa taraflarına da şöyle bir uzanıp geri döndüler. sonra aradan seneler geçti, 1910'a gelindi ve ''köpek meselesi''ni çözmeye bu defa da istanbul ''şehremini'', yani belediye başkanı suphi bey soyundu: haziran başında istanbul'daki bütün köpeklerin yeniden hayırsızada'ya yollanmasını emretti, iktidardaki ittihadçılardan da destek aldı ve birkaç gün içinde 80 bin civarında köpek çatanalara yüklenip yeniden mecburi bir ada yolculuğuna çıkartıldı. hayırsızada sadece kayaydı, dikili tek bir ağaç bile yoktu ve 80 bin köpeğin feryadı söylendiğine göre geceleri istanbul'dan bile işitilir olmuştu... sesler birkaç gün sonra kesildi, zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden artık bir teki bile hayatta değildi... ama istanbul halkının beklediği uğursuzluk da gecikmedi: balkan savaşı patladı...
--spoiler--
murat bardakçı, hürriyet, 26 nisan 1998 -
köyden hallice.
-
her gece düzenli olarak geç saatlerde yolun bir başından öbür başına örgüt halinde ilerleyen bir teşkilat var bizim buralarda da. 15-20 afacandan oluşan bir grup. geçen bi'tane yeniyi almışlar arasına sanırım, tam bizim evin önünde ciyak ciyak bağırtıyorlar. mutfak camına çıktım, aldım elime hemen kenardan koca bir patates, bi'koydum, küüt diye tekine geldi. tapır tapır kaçışıp dağıldı zibidiler. böyle bir itlik olamaz. nezih bir yerde oturuyorum. insanlar böyle çeteleşmiyor bizim buralarda. eğitimleri yok hiç. hep cahillik. halbuki okul bölgesinde oturuyoruz. tamamının toplatılıp okutulması lazım.
-
bi'kere meselenin adı yanlış kondu. toplatılması ne amk, koruma altına alınması olacak o. daha işin başında algı operasyonu yapıyoruz.
hayvanseverlere çok lafım yok ama hayvanseverlik maskesi ardına girmiş ruh hastalarından tiksinti geldi. pitbull saldırısında ağır yaralanan kız çocuğunun ailesine dava açacaklarmış sokak hayvanlarının başına iş açtılar diye. sonra bu salaklar insanların peşinden gitmesi için destek falan istiyor utanmadan...
ekremcim falan da toplamayacağız demiş. illa bi'tribüne oynamalar falan... kendine hayvansever diyen bir grup delinin aklına uyup bütün istanbul eziyet çekiyoruz. sonra kalkıp bana taksicilerle ilgili vıdı vıdı etmesin.
bu hayvanların itlaf edilmesini istediğimiz falan yok. bir-iki manyak haricinde kimse gidip de durduk yere kediye köpeğe sataşmıyor. ancak saldırganlık köpeğin doğasında var. bunu görmezden gelemez kimse...