biko bunlar takıntı değil, iç sesin. içinden kendi kendine fazla konuşuyorsun.
-
-
azazil.
-
hijyenik koşullarda el değmeden paketlenmiş ürünleri açarken bunun tarihi bir an olduğunu düşünür müsünüz? steril olan ürünün havayla temas ettiği anda, havadaki bütün mikroorganizmaların ürüne hücum ettiğini hayal ederek garip bir haz alır mısınız benim gibi?
-
senin bir takıntın daha var. sana bir hediye verilse onu ömür boyu saklaman gerektiğini düşünüyorsun
-
düşündüm bulamadım. meğer hiç takıntım yokmuş.
sabah sabah yine mükemmelim. -
çalışırsın çalışırsın, araştırmanı öneririm.
-
bir şey fark ettim. çekirdek yenilirken ortak çöp kabı kullanmaya gıcık oluyorum. çekirdeği paylaşamamak değil yani. bu kadar takıntılı sevdiğim çekirdeğimin tamamını verebiliyorum fakat ortak çöp kullanamıyorum. kimseyle paylaşamıyorum resmen çöp kabını. içten içe de acayip gıcık oluyorum.
-
eskiden olsa buraya bir sürü madde sıralardım. ama şuan yok. hiç mi? hiç.
-
sokakta kedi görünce her defasında kedi diye seslenmek. alışık oldukları bir hitap olmadığı için bakmıyorlar ama kediye kedi diye seslenmek çok hoş.
-
(see: kötü sözlük)